Sosyal Medya Hesaplarım

Instagram

27 Haziran 2013 Perşembe

İHANET

     Tükenmiş ve çaresiz insanlar görüyorum. Bitkin ve yorgun.  Sevmeyi bilmeyen insanları daha çok sevmeliyiz ki sevgiyi öğrensinlerle büyüdük biz. Kaybettiğimiz asıl can alıcı noktada tam olarak buydu. Sevmeyi bilmeyeni neden severiz ki ? Sevginin ne demek olduğunu bilmiyorlar bilmeyecekler. Aşkı yatak, arkadaşlığı dostluğu ise sadece bir iki selama iyi anlara sıkıştırır olmuşuz. Üstü kapalı cümleler ve başı boş kendinden bir haber sarf edilmiş ufak tefek sözcük oyunları.



Sevgiden bahsederler fakat egolarına yenik düşerler. Ah bu egolarımız bizi çıkmazlara hatta nankörlüğe kadar götürebilir. Hemen nankörlüğede açıklık getiriyorum.

Nankörlük: KENDİSİNE YAPILAN İYİLİĞİN DEĞERİNİ BİLMEYEN KİM YA DA KİMSELERDİR.  Bunları inkar eden ihanet eden iyi niyetten anlamayan insanlarada nankör denir. (Burada söylüyorum iyi anlayın diye) hiç bir insan bunu kabul etmez fakat herkes nankörün teki bu dünya'da bende dahil !!! İnsan olmanın erdemliğini unutmuş bir çok kişiden bahsediyorum. Bu insanlar bir zaman sonra yaşadıklarınızı ve yaşananları görmezden gelip unutuyorsa bununda adı nankörlüktür.

Açıklamadan edemiyorum gerçekten o kadar boş beyinler varki inkar ve hormontrip sendrom taşımakta hepsi.

Dolu yahu işte etrafımız bunlarla.

     Yalnız kalmaktan daha kötü şeyler de vardır hayatta ama genellikle bir ömür alır bunun farkına varmak o zaman da çok geçtir ve çok geçten daha kötü bir şey yoktur hayatta
Ve birşeye geç kaldıysan tekrar o raya oturtmak zordur bu treni.  Her zaman derim bunu son kuruşuna kadar oynamıyorsan bu hayat oyununu asıl mesele para değildir. Burada aradığınız şey çok önemli para,aşk ve benzeri şeyler eksiklik bizde olmasaydı vicdanı rahatlardan olurduk şuanda halbuki biz hariç herkesin vicdanı o kadar rahat ki sadece gülüyorum. Unutma son gülen iyi gülüyor bu hayatta.

     Önce gülüşlerimiz çalınır sonra kaybolan vaktimiz... Üzülürüz ve  bir bakarız ki düş ve umutlarımız da kaybolmuş. En önemlisi de yaşama sevincimiz yitmiş. Elde kalan ne peki ? Bahsettiğim o gemi batmak üzere. Zor bir görev bu. Bu fırtınada gemiyi kontrol edemiyorum çünkü çok karanlık ve ben karanlığın içinde gömülüyüm... Sarsılıyor git gide gemi bir o yana bir bu yana.. Diğer limana kadar sabırla bekleyeceğim. Kontrolü elden bırakmamak gerekli çünkü hiç bir fırtına sonsuza kadar sürmez. her karanlık da aydınlığa gebedir...

     İnsanlıkla ilgilenip faal olmak gerektiğini söyleyerek kutsallaşmak istemiyorum Camus’nün yaptığı gibi (denemelerini okuyun) çünkü insanlığın büyük bir bölümü midemi bulandırır, bir şeyleri kurtaracaksak bu ancak mutluluk, gerçek ve akış kavramlarına yepyeni bir yaklaşımla mümkün olabilir; titreşimsel algılama ile. henüz katledilmemiş çocuklar için geçerli bu,
ama onlar da katledilecek,bire yirmibeş bahse girerim,çünkü hiç bir yeni kavrama müsaade edilmeyecek -güç çetesi için fazlası ile yıkıcı olabilir.

Hayır, Camus değilim ben,
ama, canlarım, teneke kafalıların trajediyi bu kadar küçümsemeleri beni rahatsız ediyor…

Blogger templates