Özgür olmak için savaş
dediler hep bana herşey için herkes için mutlu olmak için savaşmam gerektiğini
anlatmaya çalıştılar. Yeter artık. Hiç bir şey eskisi gibi değil. Bunu
biliyorum ama ben japonlarla, italyanlarla, almanlarla ya da ruslarla savaşmak
zorunda kalmadım özgürlüğüm için. Sadece seninle savaştım.
Unutmayın en iyi adamlar,madamlar
yalnızken güçlüdürler. Bir zamanlar büyük bir mağazadan peluş bir oyuncak almıştım
ona. O oyuncak şimdi oturmuş siyah şeffaf gözleriyle beni düşünüyor.
İkimizin arasında oturuyor düş kırıklığımız. Öncelikle
şuna karar verelim. "Tercihin
cennette yalnız olmak mıdır yoksa kalabalıklar içinde cehennem azabını yaşamak
mı ? Bu kararımızdan sonra oturup tekrar analiz edelim kendimizi ve yolumza
bakalım. Kimin seni kurtarmasını bekliyorsun ? Otururken yerde birinin seni
kaldırmasını bekleme kalk ve yoluna devam et.
Sağıra lanet okuma sakın duymaz! Görmeyen
o körün önüne engelde koyma onuda görmez! Bir tavuğun yada şöyle söylemek daha
mantıklı, bir lavuğun altına kuluçkaya yatması için ördek yumurtası koyup eziyet
etme! Boş hepsi boş. Hayalleride boş, beyinleride. Kalbide boş, bomboş... Ve bu
tünele girdiğiniz zaman dikkat edin, umut sandığınız o ışık aslında tren farı.
Aşk durağında çok fazla beklersen, hayat
otobüsünü kaçırırsın. Kaçan bir hayatsa değeri geçde olsa anlaşılır. Bol bol
alkol alırım ve içip kendimi daha iyi tanırım , Herkesin benden yanaymış gibi hissettiğim
bir gece bu gece. Şişe… Sadece şişe… Ve şişeler sayesinde katlanabildim her
şeye. Herkesin olasılıkları alt etme yöntemi farklıdır..
İşin sırrı burada:
Bakma!
İnsanlara asla doğrudan bakmıyorsun derdi
sevgililerimden biri. İyi bir nedenim vardı, aslında orada olan şeyi görmek
istemezdim, o gerçeklik olmaksızın daha iyi hissediyordum kendimi. Kendimi en
iyi yalnız ve üç kedimi seyrederken
hissederim, onlar hakiki hayatın saf örnekleridir benim için...
Haydi biraz daha tıp oynayalım. Ve ölene kadar bu oyunu oynayalım.